RSS

Çeççere


Siz de yaza bomba gibi BİR şarkıyla girmek mi istiyorsunuz? Fakat bunun için elinizde malzeme ve ilham yok mu? O zaman beş adımda incelediğimiz bu bölümde siz de bir 'çeççere' bir 'aysetupegu' , 'gargomonia' , 'saksafoni' gibi sikimsonik bir şarkıya sahip olabilirsiniz…

1-Portekizce ve İspanyolca kırması bir şarkı ve şarkıcı ismi…
Öncelikle son dönem moda olması nedeniyle şarkınızın dili bu dillerden birisi olmalı…Eski moda 'reggeaton' tınılarından sıyrılıp biraz daha çingenemsi bu dil tarzına ulaşmanız önemli…Şarkı isminin dinleyiciyi can evinden vurabilmesi için anlamı uzun, yazılışı kısa kelimeler seçilmeli…Balayı gibi isimler de olur…Önemli olan şenlik havası verilmiş gibi bir parça ismi…Yaza uygun…'Gel otur benim kamama,kaynaşalım sonra bir yolunu buluruz,havuza atlayalım da gerisi kolay’ın Portekizce karşılıkları buna örnektir…
Asıl isminiz de önem taşıyor…Portekizce herhangi bir isim olabilir ama ahenkli olmalı şarkıyla…Bunu daha sonra şarkı içinde söyleyeceğiz…Gustavo , Malyaryo , Marcelo , Telo , Melo bunun gibi…
 
2-Şarkı sözleri...

Daha önce de bahsettiğim gibi sözler , yazın it gibi doluşmuş kalabalığı coşturan (en azından onların öyle sanması için yeterli) cinsten olmalı…Şarkının hemen başında 'Gustavo!' dediğin zaman ortam alevlenmeli…Gustavo olmasın çok benzer olur…Romario olsun mesela…Kalabalık sizi bu isimle anmalı ki sonra sahneye çıktığınızda bir anlamınız olsun…Şarkı sözleri içinde elbette ki anlaşılmayan kısımlar olacak…Bunlar 1 ve 10.saniyeler arasında orgazm çığlıkları eşliğinde gelmeli…Romariowroowjıwaaaaah gibi bir serzeniş sizi sahnenin ateşine itmek için idealdir…Sahneye çıkışın ardından sözlere geçilebilir…Anlamsız kısımlar şarkımızın en can alıcı yeridir…'Mottoro Zotto , cumbaba mumbada' gibi ikilemeler hem söylenişi kolay hem de akılda sürekli kalacak olan söz gruplarıdır…Şarkının sonuna doğru kalabalığın tekrar isminizi söylemesi gerekli bu tarz bir parça yapacaksanız ; yoksa olmaz…Adına ne denir bilemiyorum ama söylerken mikrofonu kalabalığa tutup nakaratı veya o anlamsız kısmı söylemesi için bu hareketi yapmanız da gerekiyor…

3-Müzik
Altyapı ne kadar sıradan görünürse o kadar iyi…Akustik gitarlar bulunmalı ve sesi son derece kulağı tırmalayan tonda olmalı…Akordeon vari enstrümanlar Brezilya müziğinin temelinde mi var bilmiyorum ama o gelenek yine de bir köşesinden yakalanmalı…Bunların armonisi sözlerle çok uyumlu olmalı ki gerekli gereksiz sözler o çalgıların tınılarıyla zihinlerde yer edinmeli…Makaçomo derken müzik de makaçomo demeli…Müzik grubu arkaplanda şarkıcımızın önüne geçmemeli ; mümkünse halktan ve yoksul bir kesimmiş gibi görünmeli…Güney Amerika’daki birçok müzik kültüründe bunu görüyoruz…Bu çalgıcı grubunun en önemli tematik özelliği oradaki diğer insanların tam aksine bir rüküşlük ve çingenelik örneği sergilemesidir…

4-İmaj
Çingene kontenjanından en belirgin isim siz olmalısınız…Bütün yapılan işin özeti budur…Yazın sıcağında terleyerek , görünüş ne kadar deforme olursa o kadar çok sevilirsiniz…Şimdi diyeceksiniz ki Michel Telo kardeşimiz görünüşüyle , giyimiyle filan düzgün…Nasıl giyindiğin değil de yaşam tarzın ve ifade biçimin önemlidir…O açıdan çingene ruhun yoksa bu müziği yapma olasılığın da o kadar azalır…Felsefesi tam çözülemeyen bu tarza ortak olmak için yoğun çaba harcanmalı veya hiçbir çaba harcanmamalı…Giyim olarak , pembe renk ağırlıkla tercih edilmeli , saçlar sıcak havaya rağmen hiçbir şekilde esnek olmamalıdır…

5-Çeççere etkisi
Bu madde aslında ortaya karışık gibi bir şey…Ruhunuz , stiliniz her şey bir kenara ; yaptığınız müziğe (veya müzik midir bu gerçekten emin değilim) hiçbir şekilde inanmamanız lazım…Eğer inanır , buna göre hareket ederseniz zaten olmayacaktır…Bunu sizi dinleyen topluluk bile hemen kavrayabilir…Ki bu da bizim istediğimiz etkileşim değil…Demek istediğim bu müziği yapmadan önce iki kez düşünmek faydalı olabilir…Amacınız ilgi çekmek , bir yaz dinlenip unutulmak ise buna girişin , yoksa beyninize hücum eden bu melodileri dinlemekle yetinin…

Şimal


Durduğum yerde terliyorum…Evin içinde ve dışında terliyorum…Aniden sıcak bastırıyor,terler boşanıyor vücudumdan ,süngerimsi tişörtüm onları çekiyor…Alnım çok terliyor , yer çekimiyle birlikte ter damlaları göğsüme doğru yol alıyor…Tişörtüm sırılsıklam…Yapışan tişörtümü değiştirmiyorum ; bir diğerinin akıbeti de aynı olacak çünkü…Bu kötülüğü giysilerime yapmıyorum…Duş almıyorum , zaten çok almam…Aldığım zaman ise biraz da havluları ıslatıyorum ter banyosuyla…Yazın ortasında çorap giyiyorum…Ayağımın altı simsiyah kirlenmesin diye…Kirlenirse güzelim koltuklara zarar gelirmiş diye…Terlik giymiyorum…Pranga takılmış gibi hissediyorum kendimi onları giyince…Çorap iyi…
Soluk alıyorum , salonun kuzeye doğru açık tek penceresinden ölümüne poyrazlar essin diye bekliyorum…Onun taklidi anlık esintiler , ter damlalarına bir anlık dur diyebiliyor sadece…Sonrası malum…Dışarıdan sesler geliyor ; tanıdık , monoton , yeryüzünde duymak istemeyeceğiniz kadar çok ses…Susturmanın imkanı yok…Betonu delen alet  , kafatasımı deliyormuş gibi…Şehrin güzel görüneceğine dair boş inancın eseri olan yeniden yapılan kaldırımlar garip insanları ağırlıyor…Kendi aralarındaki sohbeti bol olmayan bir yığın insan…Yolun kenarında bacak bacak üstüne atmış ,ununu elemiş eleğini asmış yaşlı adamlar onları boş gözlerle izliyor…Belki aralarında bir şeyler tartışıyorlar amansız bir şekilde , gözleriyle …Bu ses , bu şehir insanları sağır ediyor…
Sigara içmek istiyorum boşluğa uzun uzun bakıp…Kaybolan binlerce çakmağımın yerine hiçbir zaman sevmediğim sıradan çakmaklar ve bazen de ocak ateşi eşlik ediyor bu yakma eylemine…Kül tablasının çok küçük olanını hiç anlamıyorum…Büyük olanlarını ise elimle zar zor tutup bir yere koyana kadar çabalıyorum…Ellerim titriyor…Aklımdan acaba çok sigara kokan bir insan mıyım diye geçiriyorum bazen…Önemsemiyorum , çünkü bunun farkında olmayanlardanım…Bir dal sigaranın ardından ikincisi gelebiliyor…Sadece sigarayı yaktığımda esmeye başlıyor hava , benimle alay eder gibi…Küller savruluyor…Mütemadiyen içim titriyor , kalbim cız ediyor bu şehirde suya değen bitmiş sigara gibi

Off diyorum…Saat 16.47 olmamalı…Bir insan bu saatte uyanmaz…Başımın altındaki süngeri fark ediyorum ilk olarak…Bütün sabah, gecenin vermiş olduğu yorgunluğu çekmiş bir sünger…Buna rağmen kış ortasında kalmış gibi örtüye sarınıyorum uyumadan önce…Belki o beni anlar diye…Açken bir şey yemek istemiyorum…Açım diyorum evet acıktım ama yemek istemiyorum…Farksızım bir tişörtten , bir yığın boşluktan ve terden…Kendine acıyamıyor insan biliyor musun…Çok zor…
Anılar birikiyor…Kaç tane sigara bitmiş saymıyorum…Saatler geçiyor , gece olmaya çok yakın…
Kaptanı olduğum tek kişilik gemiye biniyorum…Önümde siyah bir gökyüzü birkaç yıldız…Gözlerimi dikiyorum farkına varmadığım saatlerce….Gece daha sessiz…Sineklerin dostluğu(!) elzem…En az bir kere ısırıldığımda ödeşmiş mi oluyoruz bilmiyorum…Onları bazen katletsem de bu onlara ders olmuyor…Bomboş sanrılar eşliğinde sürüp gidiyor zaman , açık okyanusta…Şahane bir boşluk…Eylemsizlik sürünüyor…
Offf çekiyorum bir kez daha…Bu , gece versiyonu…Kollarımı koltuğa verip filmlerdeki gibi kendini yorgun bi şekilde koltuğa bırakan insanlar gibi…Ne yapıyorum lan ben…Sağıma soluma bakıyorum , sessizce…Bir sigara daha yakıyorum…
Gözlerimi kapatınca bir anlık başımın sağından soluna doğru bir sızı geçiyor…Anılar çoğalıyor birden aklımın odalarında…Bir sigara daha? Geçiriyor işte ağrıyı…Geçiriyor
Kendimi bulamıyorum bazen…En büyük yanılgım kendim…Binlerce insan , binlerce kişi…Susan , konuşan daha çok konuşan ama gece sonunda susan…ve gecenin ortasında açık okyanusta sadece bir ben…İstemeden,
Yalnızlığımı taçlandırıyorum…
Ve bu dünya bana çok saçma geliyor…

Çok özlüyorum